KADINLARIN GAZETESİ 1887-1907
Yunanistan da, 1887 ile 1917 yılları arasında yayınlanan Kadınların Gazetesi , kadınlar için yeni bir dönemin başlamış olduğuna işaret eder. Dergi 20 yıl süreyle haftalık, on yıl süreyle de aylık olarak yayınlanır. Okuyucuları 5.000 i bulan derginin, uzun süren yayın dönemi, toplu kadın sesinin duyulmasına olanak sağlar.
Günümüz bakış açısı ile değerlendirildiğinde, o tarihte feminist bir yayın organı olarak faaliyet gösteren dergi, kadın erkek eşitliğine doğru gelişecek olan bir kadın hareketi sürecini belgeler.
Derginin yönetimi, dönemin önemli kadın şahsiyetlerinden Kallirroi Parren e aittir. Kallirroi Parren birçok yazı ve makalesini Eva Prenar, rumuzu ile imzalar. Bazı makaleler de, imzasız olmakla birlikte ona aittir. K.Parren, Atina nın ileri gelen okullarından Arsakios mezunudur ve uzun yıllar kız okullarında müdürlük yapmıştır. Eşi İoannis Parren, Atina Haber Ajansının kurucusudur.
1887-1907 yılları arası haftalık olarak (Pazar günleri), 1907-1917 yılları arasında da on beş günde bir yayınlanır. 1892 de yapılan bir istatistiğe göre, dergi 5.000 lik tiraja ulaşarak, dönemin dergileri arasında 2. sırayı alır. İlk döneminde, sekiz-çifte sütün şeklinde çıkar. Yirmi yıllık süre içersinde, yıllık aboneliği 5 drahmi olarak satılır. Dergi ilk yıllarında resim ve karikatür içermez. İleriki yıllarda, sistemli olarak da ikinci dönemi 1907 den sonra,
dergide resim, karikatür ve gazete ilanına da rastlamaktayız.
Kadınların Gazetesi nin misyonu, toplumda kadının özgürleşmesi için, stratejiler uygulamaktır. Kadını erkekle eşit görmeyi reddeden toplumda, derginin izleyeceği yol ağır ve dikkatlice yol almak olacaktır. Öncelikle erkeğe verilmiş bir hak olarak görünen yazın alanında, kadının da hak ettiği yeri kazanması sağlanacaktır.
İlk yayın tarihinden üç ay sonra dergi, kadın hikayeleri yarışması düzenler. Böylelikle feminist ve feminist olmayan kadın yazarlara ifade ortamı sağlanır. Bu özellikleriyle dergi, Yunanistan ve diasporası tarafından ilgi odağı haline gelmeyi başarır. Derginin müdürü
K. Parren, birçok hikayenin ve gezi yazısının yazarıdır ve kadının «başkaları ne diyecek?» anlayışından kurtulması ve özgürleşmesi gerektiğini, savunur. Dergi bu yönüyle dönemin kadın edebiyatçılarına yol açar. Bunlar arasında Antoniadu, Hrisovergi ve Aleksandra Papadopulu sayılabilir. Feminizmle ilgili olsun olmasın, dergiye yazan kadınlar, ilgi çekerek, dönemin tartışma konusu olmuşlardır.
1887-1907 yılları arasında, en az beş yıl dergide emeği geçen kadın yazarlar şunlardır: Agathoniki Antoniadu (öğretmen), Anthi Basiliadu (doktor), Eleni Georgiadu (öğretmen), İrini Zavitsianu (şair), Marianthi İliopoulu (şair), Ksantipi Kalostipi (gazeteci),
Kalliopi Kindini (pedagog), Toula Kokkali (pedagog), İrini Lahana (öğretmen), Sapfo Leontias (öğretmen, filolog, şair), Panayota Liurdi (öğretmen, filolog, şair), İrini Nikolaidou (öğretmen), Kallirroi Parren (öğretmen, gazeteci, şair), Maria Pinelli (öğretmen, gazeteci, şair), Marika Pipiza (şair), Marika Filippidu (gazeteci), Florentia Fundukli (öğretmen, hoca, şair), Kristalia Hrisovergi (öğretmen, şair). Listede adı geçen kadın yazarların bir kısmı İstanbul dan Atina ya göç etmiş olup, İstanbul da başlamış oldukları dergi faaliyetlerini orada sürdürmüşlerdir. (İrini Zavitsianu, Sapfo Leondias, Kristalia Hrisovergi gibi.) Ayrıca dergiye yazan İstanbul lu kadınlar arasında, Kalliopi Kehaya yı (Zapyon Lisesi ilk müdüresi), ve Aleksandra Papadopulu yu (İstanbul da yeni dil ihtilafını başlatan - kadın hikayeci), sayabiliriz. Bu kadınların yazılarında, dönemin İstanbul unda, yaşamdan izler bulmak mümkündür.
K. Parren in dergiye katkısı yalnız teknik alanı ilgilendiren çalışmalarla sınırlı değildi. Yayın sürecinde çalışan yaklaşık 20 kişilik kadın yazarları kadrosu dışında, Kadınların Gazetesi nin varlığı ve rotasını tayin eden K. Parren dir. Bu sebeple, dergide yayınlanan yazıları ve derginin varlık sebebini belirleyen faktörlere gelecek eleştirileri göğüsleyecek kişi de kendisidir. Derginin uluslararası kongrelerde yer almasını, bu platformda misyonunu sürdürmesini sağlayan da o dur.
Parren, döneminin yüksek tirajlı gazeteleri Estia ve Akropolis, tarafından, ve de 1880 lerin en tanınmış aydınları tarafından kabul görmüştür. Atina nın filoloji salonlarında bulunmuş, kendi salonunu eşi ve dostuna açmış, kalem arkadaşlarının buluşmasını, aynı zamanda dönemin ileri gelen yazarlarından Ksenopulos, Palamas, Griparis, Delmuzos, Hristomanos larla temasta bulunmalarını sağlamıştır. Feminizm yolunda ilerlerken, üstlendiği misyona karşı son derece duyarlı ve sorumluluk sahibidir.
İlk adımlarında kathareuousa dilinin taraftarı olmuş fakat sonrasında değişmekte olan yeni dil-dimotiki nin, dünyasını çok erken döneminde keşfederek, kendisini ve dergisini dönüştürmeyi başarmıştır. Dil meselesine bakışı, yeni dilcilerle özdeşleşmesine kadar gider ve bir dönem sonra gazete dili olarak, yalnız yeni dili benimser.
Mektup-yazışma köşesi, derginin önemli köşelerinden olup, yeni yazarların keşfedilmesini, ayrıca yeni fikirlerin yeşermesini sağlayarak derginin gelişmesini sağlar. Eleştiri yazıları derginin okuyucularıyla olan diyaloguna zemin hazırlar. Bu yazıların bir kısmı Parren in ağır cevaplarına maruz kalırlar, Parren i ve dergisini öven yazılardır.
Yazışma sütununda konuların dağılımı şöyledir:
Konu 1887 1892 1897 1902 1907
Abonelikler 50 87 90 89 93
Müşterek çalışma teklifleri 23 4 5 0 0
Tavsiyeler 10 7 5 0 0
Eleştiriler 17 12 4 11 7
Kadınların Gazetesinin ana amacı eşitlik ilkesini sağlamak olsa da, dergi, salt bir propaganda aracı değildir. Büyüyen kadrosu, genişleyen okuyucu kitlesi ile sürekli gelişim içinde bulunan kadın hareketinin yaratıcısı ve sürükleyicisidir.
Bu kadınların kadın sferinin dışına çıkarak, kadın hakları savunucuları olmaya iten sebepler nelerdir.? Sorunun cevabı zordur. Kadın dergisinin çalışanları arasında 4 ü yazar olan, 8 öğretmen, 3 gazeteci, 1 doktor, ve 2 şair bulunur. 3/2 sinden çoğu ekonomik özgürlüğü olan kadınlardır ve bu kadınlar öğretmen veya yazardırlar. Derginin ideolojisi ve kendi duruşu ile ilgili olarak, Parren e Yunanistan da kadın meselesinin yaratıcısı gözü ile bakılmışsa da, kendisi alçak gönüllülükle, böyle bir sıfatlandırmayı reddedip, amacının yalnızca kadın problematiğine eğilmek olduğunu savunmuştur.
Kadınların Gazetesi ne göre, kadın erkek eşitsizliği basit bir toplumsal sorun değildir. Bütün hiyerarşik sistemin temelini ve ayrıca da etik ve fizik yasalardaki düzensizliğin arşetipini oluşturur. Kadın hareketi, yalnızca bir kadın özgürlüğü hareketi değildir, aynı zamanda insanlığın özgürleşme hareketidir.
Kadınlar, büyük ölçüde kendi dönemlerinin, kadına sıcak bakan yaklaşımından yola çıkarak, «üstünlük» ve «kadında erdem» konularını yeniden ele alırlar. Sözü geçen erdemlere göre, kadınların toplumda belirleyici rollerinin olması gerekir. Bunun sonucu olarak, kadınların, erkeklerle eşit haklara sahip olmaları ve toplumsal yaşamda etkin olmaları beklenir.
Derginin propaganda konularından biri de, kadının aile içindeki yeridir. «Kadının en önemli işi ailesidir.»
Eğer evlilik her iki cinsiyetin doğal geleceği ise, neden aile içindeki rolleri bu kadar farklıdır? Neden ailenin mutluluğu kadın kaynaklıdır? Bu asimetrik anlayışın kökenleri kadının doğurganlığı ile ilgilidir. Kadın annedir ve anne sevgisi onun erkeğe karşı geri durmasını gerektirir. Doğurganlık ise, hiçbir şekilde kadın için dezavantaj değildir.
Dönemden kaynaklanan milliyetçilik ve milletlerin özgürleşme hareketleri dolayısıyla bu fikirler daha da önem taşır. 80 li kuşağın, cinsel özgürlük hareketi bazı rahatsızlıkları da beraberinde getirir. Kadın yazarlar gazeteleri kanalıyla erkeklerin artık kanıksadığı bir zeminde tartışma ortamı bulurlar. Kadınlar, böylelikle erkek kamuoyunu bazı emelleri doğrultusunda etkilediklerine inanırlar. Kadınlar Gazetesinin bütün haftalık serisinde «siz» ve «sizler» hitap şekliyle, erkekler hedef alınır. Geleneksel kadın görevlerinin ele alınması, annelik rolünün stratejik önemi, feministler için, erkek nazarında kadın haklarına ulaşmada vazgeçilmez konulardır.
19.y.y. da Yunanistan dışında, daha gelişmiş ve pederşahiliğin daha az baskın olduğu milletlerdeki kadın hareketi de, kadınların milletlerine ve toplumlarına sunacağı bu kadınsı hizmetler temellidir. 1848 lerin, oy hakkı için savaşmış kadın feministlerinden tutun da, antimonark feminist Maria Deraismes e , 19 y.y. alman feministlerinden, Amerikalı Susan B. Anthony e kadar, kadınların çıkış hareketi noktası kadına özgü erdemlerdir.
«Çeyiz» , derginin çok tartışılan ve karşı çıkılan konularından birini oluşturur ve farklı yorum ve düşüncelere gebedir. Kimileri tarafından «çeyiz» toplumsal yaşamda kadını yücelten ve koruyan bir değer olarak, kimilerince de aile ve topluma zararlı bir olgu olarak görülmüştür. Konuyla ilgili makalelerde, yazarların birleştiği nokta, kadınların bir parazite dönüşümüne karşı çıkmaktır. Bu da çeyizle değil, kadının çalışma hayatına atılmasıyla mümkündür.
Kadınların Gazetesinde, kadın yazarlar, ayrıca kadının cinsel objeye dönüşmesi fenomenini de tartışmışlardır. «Bazı erkekler kadınlarla evleneceklerine, kuklalarla evlenmelidirler.» Bu düşünce dönemin cinsel püritanizminin dışında, kadınların insani boyutunun göstergesidir.
Kadın cinselliğinin suistimal edilmesi, güçlünün güçsüz üzerinde baskı uyguladığı, hakimiyet sonucu olarak karşımıza çıkar. Aile içinde baskı fenomeni ile karşılaşılır ve bu durum erkek üstünlüğünün sağlanması içindir. Namus ile ilgili eleştiriler, genç kadınların intiharı, erkek kardeşe geçecek trahoma-çeyiz ile ilgili olarak, kardeşler tarafından işlenen cinayetler, aile baskısı olayı ile, ekonomik bağımlılığı birbiriyle ilişkilendirir.
Aile içinde kadına karşı uygulanan baskıyı din ve yasalar da desteklemektedir.
1890 yılından itibaren gazete evlilik konusunu işler. Çünkü her ne kadar evliliğin bir alışveriş konusu olarak ele alınmasına karşı çıkılsa da, Kadınlar Gazetesinin yazarları, onun aşk birlikteliğine veya özgür birleşmeye dönüşmesi fikrini desteklemezler. Sistemli bir şekilde, evliliğin sosyal yapılanması eleştirilir. Kadın aseksüalizminin değil de, saflığı nın kabulü, kadını cinsel zevkten ve aşktan (evlilik sınırları içersinde dahi) alıkoyar. «Evin şerefi için doğduk. Yaşam alevi yanarken, onun meşalesiyiz.(…) Erkeği çocuklarımız için seviyoruz, çocuklarımıza olan sevgimiz de her şeyin üstündedir.»
Cinsler arasında sosyal konum gereği gelişen en ufak değişiklik kadınlar aleyhine işlemektedir. İlk feministler de, kendi yaşam deneyimlerinden, bunun bilincindedirler. Herkesten çok da K. Parren. Jules Simon un kendisine 1888 de Uluslararası Kadın Hakları Kongresinde, progressiste moderee yakıştırmasını memnuniyetle kabul eder. K. Parren, ekstremizme dair ithamları önlemek adına, ağır ve sistemli bir şekilde ilerleyerek, kazanımlarına önem vermektedir. Bu şekilde feminizm propagandasının kuvvetlerini burjuva toplumuna yönlendirmeye çalışır. Kadınların Gazetesi, ilk yıllarında siyasi haklar meselesini bir kenara bırakarak, kadın özgürlüğü ile ilgili, iki hak üzerinde yoğunlaşır: eğitim ve çalışma hakkı.
Dergi, eğitilecek kadının ahlaki duruşunu mesele olarak gören erkek düşüncesine karşı, kadın eğitiminin sağlıklı bir şekilde programlanması halinde, kadın ahlaki gelişiminin de sağlıklı olacağına dair savlarda bulunur. Ancak kadına verilecek eğitim, «ağzına alacağı birkaç yabancı kelime ve davranış kuralları ile sınırlı olmayacak, kadını daha erdemli kılacak bir eğitim olacaktır.»
Bu şekilde bir eğitim kadının, eşitlik ilkesine dayalı özel eğitimini öngörmektedir. K. Parren in ev ekonomisi seminerleri organize etmek, bazı el sanatlarına yönelik kurslar düzenlenmesi gibi çabaları, böyle bir istemin yalnızca lafta kalmamış olup, bu doğrultuda çalışmaların yapılmış olduğunu gösterir.
1887 de, Universite bir kız öğrencinin yazılmasını engellediğinde, bu engelleme kadınların saflığına, erkeklerin kontrolsüz etiğine dayandırılmıştır. Bir sürü erkek öğrencinin içersinde kız öğrencinin bulunması, onun namusunu tehdit etmiştir, şeklinde algılanır. Kadınların Gazetesi kız öğrenciyi korumak için, bu yaklaşımı kınayacaktır: «Yunanlı (erkek) öğrenci, soylu duygulara sahiptir ve saygılı olmayı bilir.» Bu olayla ilgili olarak K.Parren, cinsler arasında fark olmadığını ve kadınların bilgisiz bırakılmasının programlı bir şekilde uygulandığını savunur.
Öğretmenlik mesleği 1880 lerden beri kadına sunulmuş iş imkanı olarak vardı. Fakat kadın öğretmenler , hiyerarşik düzende ender olarak müdür ve müfettiş mertebesine yükselmekteydiler. Bu durum da, derginin yazarları tarafından ele alınmış konulardan biriydi. Kadın eğitimciler müdür ve müfettiş olma hakkına sahip olmalıydılar.
Kadınlar Gazetesi için, «kadının çalışmasına karşı çıkanlar, evlilik düşmanlarıdırlar».
Anadolunun önyargılı skolastikleri «kadını evinin hizmetçisi olarak istemekteyiz» diye haykırmaktaydılar. Aydın kadınlar, «kadını şerefiyle çalışan, erkeğin yanıbaşındaki dost» olarak, şairler ve ideologlar ise «bir melek, evinde-serasında yaşamak üzere gelmiş, kendi kokusunu üreten nazik bir çiçek» olarak kabul etmekteydiler. Oysa kadın yazarların savunduğu şekliyle kadın gerçeği şudur: «Kadın da sizler gibi insandır, eli, ayağı, midesi vardır. Yaşamak için, çocuğunu emzirebilmek için, yemeğe, giyinmeğe ihtiyacı vardır. Bunlara sahip olabilmek için de çalışması gerekmektedir. Çok sığ olmakla birlikte gerçek budur.»
Eşitsizlik maaşlarda da kendini gösteriyordu. Kadın ve erkek işçiye farklı maaş uygulaması yapılmaktaydı. Bu uygulama, dergi tarafından açıkça devletin ikiyüzlülüğünün göstergesi olarak kabul edilmekteydi.
1900 lerde, meclis, milletvekili Potamianos un, kadınların postanenin bazı kademelerine getirilmesi olayını onaylamazken, Parren, eski gelenek olan, erkeğin at sürüp kadının yürüyerek onu takip etmesi, erkeğin artıklarıyla kadının beslenmesi durumlarını öne sürüp, daha bu zihniyetin bazı kesimlerce kabul gördüğüne parmak basar. Bu zihniyettir ki erkeği telgrafçı, kadını tarlada emektar, yine oğlanı tok, kızı aç olarak görmek istemektedir.
Ζaman içersinde, Kadınlar Gazetesinin ayrımcılığa karşı savaşı, iki cinsin ortak sosyal rollerine dayanan, yeni bir kadın kimliğine doğru gelişir. Böylelikle, bir konfeksiyon fabrikasındaki işçi greviyle ilgili olarak K.Parren, şöyle yazmıştır: «İki cinsin, alışılmadık birlikteliği. Hiçbirzaman, kadın ve erkek işçi kardeşliği bu denli kusursuz olmamıştı.
Toplantılar karma, kadın ve erkek hatipler, birbirlerine kürsüde yer vermekteler, kongrelerde kadın ve erkekler birlikte yer almaktadırlar, ve nihayet anlaşılmıştır ki, iş, hak ve gelişim konuları cins meseleleri değildir, herkesi ilgilendirir.»
Yunanistan da seçme ve seçilme hakkıyla ilgili olarak dergi çekimser kalacaktır. Ancak bu durum, diğer ülkelerdeki kadınların bu konudaki kazanımlarını yayınlamasını engellemez. Bu yaklaşımı derginin özellikle seçim öncesi dönemlerde, kadınların seçim hakkını desteklemesi yönelimini açık açık olmasa da, göstermektedir. «Yunanlı kadın da dünyadaki hem cinslerinin haklarına sahip olmalıdır».
Kadınların Gazetesi, seçim hakkını özel kadın görevleriyle ilişkilendirerek, politik haklar elde etme çabasını gütmüştür. Bütün çabalara rağmen, ancak 1930 larda kadınların bir bölümü, belediye seçimleri hakkını elde ederler. Kadınlar tam seçim hakkına ise ancak 1952 de sahip olacaklardır.
Dr. Kornilia Ç.Bayvertyan
KALLİRROİ PARREN
Kadınların Gazetesi, Atina, 6 Eylül 1887
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder